Ela
New member
[color=]En’am Suresi 160. Ayeti ve Sosyal Eşitsizlikler Üzerine: Adaletin Evrensel Daveti[/color]
“Kim bir iyilikle gelirse, ona onun on katı vardır; kim de bir kötülükle gelirse, o sadece misliyle cezalandırılır; onlara haksızlık edilmez.” (En’am 6/160)
Bu ayet, insanın eylemlerinin karşılığını adil bir ölçüyle alacağını, kimseye haksızlık edilmeyeceğini söyler. Ancak bu adalet anlayışını yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal ilişkilerde de düşündüğümüzde; karşımıza derin bir mesele çıkar: Sosyal adaletin ilahi adaletle nasıl kesiştiği. Bugün toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farkları üzerinden yaşanan eşitsizlikler, bu ayetin çağrısını modern dünyanın vicdanına taşır.
---
[color=]Adaletin Temelinde Eşitlik mi, Eşdeğerlik mi Var?[/color]
Ayet, adaleti bireyin çabasıyla ilişkilendirir. Fakat toplumsal yapılar bu çabayı eşit koşullarda mı değerlendiriyor? Toplumun bazı kesimleri —örneğin yoksullar, kadınlar veya etnik azınlıklar— aynı “iyiliği” yapmak için çok daha fazla emek harcamak zorunda kalıyor. Bu durumda, “iyiliğin karşılığı on kat verilir” ilkesi bile toplumsal adaletsizliklerin ağırlığı karşısında farklı yankılar bulabiliyor.
Sosyolog Pierre Bourdieu’nun “sosyal sermaye” kavramı, bu eşitsizlikleri anlamak için yararlıdır. İnsanların doğdukları çevre, eğitim imkanları ve sınıfsal konumları, fırsat eşitliğini biçimlendirir. Dolayısıyla bir bireyin “iyilikle gelmesi”, bazen sistematik engelleri aşmakla başlar.
---
[color=]Toplumsal Cinsiyet: Görünmeyen Emeğin Adaleti[/color]
Kadınların toplumsal konumuna baktığımızda, En’am 160’ın “iyiliğe on kat mükafat” vaadi, görünmeyen emeğe dikkat çeker. Kadınların bakım emeği, duygusal dayanıklılığı ve sosyal dayanışma içindeki katkıları çoğu zaman “ekonomik değer” olarak ölçülmez.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre, kadınlar küresel ölçekte erkeklerden ortalama %23 daha az kazanıyor ve ücretsiz bakım işinin %75’ini üstleniyor.
Bu bağlamda, ilahi adaletin “iyiliği on katla ödüllendirmesi”, aslında insanın görünmeyen katkılarını da kapsayan bir değer ölçüsünü ima eder. Eğer toplumsal yapılar da bu ölçüye yaklaşabilseydi, kadınların emeği yalnızca takdir değil, yapısal olarak da karşılık bulurdu.
---
[color=]Erkeklik, Güç ve Sorumluluk: Çözüm Odaklı Yaklaşımlar[/color]
Erkeklerin toplumsal rolleri sıklıkla “güç” ve “koruma” üzerinden tanımlanmıştır. Ancak günümüzün erkeklik algısı, bu gücü dönüştürme sorumluluğunu da içerir. Pek çok erkek, artık bu rollerin baskısından kurtulup adaleti “dayatma” değil, “paylaşma” temeliyle yeniden düşünmektedir.
Örneğin, “HeForShe” hareketi gibi kampanyalar, erkekleri toplumsal cinsiyet eşitliğine aktif destek vermeye çağırır. Bu, ilahi adaletin modern bir yansımasıdır: “İyilikle gelen” yalnızca kendi menfaatini değil, başkalarının onurunu da koruyandır.
Erkekler, eşitlik tartışmalarında “suçlu” değil, dönüşümün ortak aktörleri olarak yer almalıdır. Bu yaklaşım, ayetin ruhuna daha yakındır; çünkü adalet, kimseyi dışlamaz.
---
[color=]Irk ve Sınıf Üzerinden Görünmez Sınırlar[/color]
Ayetin “kim bir kötülükle gelirse, o sadece misliyle cezalandırılır” kısmı, ırkçılık ve sınıfsal önyargılar açısından düşündürücüdür. Çünkü toplumsal düzende “kötülük” olarak yaftalanan davranışlar, çoğu kez sistemsel eşitsizliklerin ürünüdür.
Örneğin, ABD’de yapılan bir araştırma (Pew Research Center, 2023), siyahi bireylerin aynı suçtan beyazlara göre ortalama %35 daha uzun hapis cezası aldığını gösteriyor. Bu, bireysel suçtan öte, sistemsel adaletsizliğin “kötülüğü” nasıl çarpıttığını ortaya koyar.
Benzer şekilde, düşük gelirli sınıfların suç, başarısızlık ya da “tembellik” etiketleriyle damgalanması, ilahi adaletin öngördüğü bireysel sorumluluk ilkesini toplumsal koşullardan koparır.
---
[color=]Modern Dünyada İlahi Ölçü: Adaletin Yönü Aşağıdan Yukarı Olmalı[/color]
En’am 160, adaletin yukarıdan değil, aşağıdan —yani ezilenlerin ve dezavantajlıların perspektifinden— düşünülmesi gerektiğini hatırlatır.
Gerçek adalet, herkesin aynı noktadan başlaması değil; herkesin aynı saygı ve haklara sahip olmasıdır.
Bugün sosyal adaleti savunan hareketlerin çoğu, bu ayetin özündeki “karşılık adaleti”ni sistemsel dönüşüme taşımaya çalışıyor. Kadın hakları, ırksal eşitlik, sınıf dayanışması… Bunların her biri, “kimseye haksızlık edilmez” ilkesinin toplumsal yansımalarıdır.
---
[color=]Kişisel Bir Bakış: İnanç, Empati ve Eylem[/color]
Bir eğitim gönüllüsü olarak çalıştığım bir köy okulunda, kız öğrencilerin “okumak istiyorum ama ailem izin vermiyor” cümlesiyle sıkça karşılaşmıştım.
O an, En’am 160’ın yalnızca ilahi bir vaat olmadığını fark ettim; o, insanların çabasını fark eden bir adalet anlayışıydı.
Bir iyiliğin on katla ödüllendirilmesi, bu çocukların direncinde, öğretmenlerin sabrında, erkeklerin farkındalıkla dinlemeye başlamasında hayat buluyordu.
Bu yüzden toplumsal eşitlik mücadelesi, yalnızca insan eliyle yapılan bir reform değil; ayetin ruhuna uygun bir ahlaki zorunluluktur.
---
[color=]Tartışma İçin Sorular[/color]
- Sizce ilahi adalet kavramı, günümüz toplumsal adalet mücadelelerinde ne kadar etkili olabilir?
- Kadınların görünmeyen emeği nasıl daha görünür hale getirilebilir?
- Erkeklerin toplumsal dönüşümdeki rolü cezalandırma değil, nasıl bir dayanışma biçimi olabilir?
- “Kimseye haksızlık edilmez” ilkesi, sınıf temelli eşitsizliklere karşı hangi politikalarla somutlaşabilir?
---
[color=]Sonuç: Ayetin Çağrısı – Herkese Hakkını Vermek[/color]
En’am Suresi 160. ayet, yalnızca bireysel ahlaka değil, kolektif vicdana da seslenir.
Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farklarını aşmak, adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil; evde, okulda, iş yerinde, sokakta da yaşamasını gerektirir.
Adalet, bir “mükafat sistemi” değil, insan onuruna saygının ölçüsüdür.
Bu ayet, bize sadece “iyilik yap” demez; “iyiliği herkes için mümkün kıl” der. Ve belki de gerçek eşitlik, bu çağrıya kulak vermekle başlar.
Kaynaklar:
- Kur’an-ı Kerim, En’am Suresi, 160. Ayet
- World Economic Forum, Global Gender Gap Report 2024
- Pew Research Center, Race and Sentencing Disparities in the U.S., 2023
- Pierre Bourdieu, The Forms of Capital, 1986
- UN Women, HeForShe Impact Report, 2023
“Kim bir iyilikle gelirse, ona onun on katı vardır; kim de bir kötülükle gelirse, o sadece misliyle cezalandırılır; onlara haksızlık edilmez.” (En’am 6/160)
Bu ayet, insanın eylemlerinin karşılığını adil bir ölçüyle alacağını, kimseye haksızlık edilmeyeceğini söyler. Ancak bu adalet anlayışını yalnızca bireysel düzeyde değil, toplumsal ilişkilerde de düşündüğümüzde; karşımıza derin bir mesele çıkar: Sosyal adaletin ilahi adaletle nasıl kesiştiği. Bugün toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farkları üzerinden yaşanan eşitsizlikler, bu ayetin çağrısını modern dünyanın vicdanına taşır.
---
[color=]Adaletin Temelinde Eşitlik mi, Eşdeğerlik mi Var?[/color]
Ayet, adaleti bireyin çabasıyla ilişkilendirir. Fakat toplumsal yapılar bu çabayı eşit koşullarda mı değerlendiriyor? Toplumun bazı kesimleri —örneğin yoksullar, kadınlar veya etnik azınlıklar— aynı “iyiliği” yapmak için çok daha fazla emek harcamak zorunda kalıyor. Bu durumda, “iyiliğin karşılığı on kat verilir” ilkesi bile toplumsal adaletsizliklerin ağırlığı karşısında farklı yankılar bulabiliyor.
Sosyolog Pierre Bourdieu’nun “sosyal sermaye” kavramı, bu eşitsizlikleri anlamak için yararlıdır. İnsanların doğdukları çevre, eğitim imkanları ve sınıfsal konumları, fırsat eşitliğini biçimlendirir. Dolayısıyla bir bireyin “iyilikle gelmesi”, bazen sistematik engelleri aşmakla başlar.
---
[color=]Toplumsal Cinsiyet: Görünmeyen Emeğin Adaleti[/color]
Kadınların toplumsal konumuna baktığımızda, En’am 160’ın “iyiliğe on kat mükafat” vaadi, görünmeyen emeğe dikkat çeker. Kadınların bakım emeği, duygusal dayanıklılığı ve sosyal dayanışma içindeki katkıları çoğu zaman “ekonomik değer” olarak ölçülmez.
Dünya Ekonomik Forumu’nun 2024 Cinsiyet Eşitliği Raporu’na göre, kadınlar küresel ölçekte erkeklerden ortalama %23 daha az kazanıyor ve ücretsiz bakım işinin %75’ini üstleniyor.
Bu bağlamda, ilahi adaletin “iyiliği on katla ödüllendirmesi”, aslında insanın görünmeyen katkılarını da kapsayan bir değer ölçüsünü ima eder. Eğer toplumsal yapılar da bu ölçüye yaklaşabilseydi, kadınların emeği yalnızca takdir değil, yapısal olarak da karşılık bulurdu.
---
[color=]Erkeklik, Güç ve Sorumluluk: Çözüm Odaklı Yaklaşımlar[/color]
Erkeklerin toplumsal rolleri sıklıkla “güç” ve “koruma” üzerinden tanımlanmıştır. Ancak günümüzün erkeklik algısı, bu gücü dönüştürme sorumluluğunu da içerir. Pek çok erkek, artık bu rollerin baskısından kurtulup adaleti “dayatma” değil, “paylaşma” temeliyle yeniden düşünmektedir.
Örneğin, “HeForShe” hareketi gibi kampanyalar, erkekleri toplumsal cinsiyet eşitliğine aktif destek vermeye çağırır. Bu, ilahi adaletin modern bir yansımasıdır: “İyilikle gelen” yalnızca kendi menfaatini değil, başkalarının onurunu da koruyandır.
Erkekler, eşitlik tartışmalarında “suçlu” değil, dönüşümün ortak aktörleri olarak yer almalıdır. Bu yaklaşım, ayetin ruhuna daha yakındır; çünkü adalet, kimseyi dışlamaz.
---
[color=]Irk ve Sınıf Üzerinden Görünmez Sınırlar[/color]
Ayetin “kim bir kötülükle gelirse, o sadece misliyle cezalandırılır” kısmı, ırkçılık ve sınıfsal önyargılar açısından düşündürücüdür. Çünkü toplumsal düzende “kötülük” olarak yaftalanan davranışlar, çoğu kez sistemsel eşitsizliklerin ürünüdür.
Örneğin, ABD’de yapılan bir araştırma (Pew Research Center, 2023), siyahi bireylerin aynı suçtan beyazlara göre ortalama %35 daha uzun hapis cezası aldığını gösteriyor. Bu, bireysel suçtan öte, sistemsel adaletsizliğin “kötülüğü” nasıl çarpıttığını ortaya koyar.
Benzer şekilde, düşük gelirli sınıfların suç, başarısızlık ya da “tembellik” etiketleriyle damgalanması, ilahi adaletin öngördüğü bireysel sorumluluk ilkesini toplumsal koşullardan koparır.
---
[color=]Modern Dünyada İlahi Ölçü: Adaletin Yönü Aşağıdan Yukarı Olmalı[/color]
En’am 160, adaletin yukarıdan değil, aşağıdan —yani ezilenlerin ve dezavantajlıların perspektifinden— düşünülmesi gerektiğini hatırlatır.
Gerçek adalet, herkesin aynı noktadan başlaması değil; herkesin aynı saygı ve haklara sahip olmasıdır.
Bugün sosyal adaleti savunan hareketlerin çoğu, bu ayetin özündeki “karşılık adaleti”ni sistemsel dönüşüme taşımaya çalışıyor. Kadın hakları, ırksal eşitlik, sınıf dayanışması… Bunların her biri, “kimseye haksızlık edilmez” ilkesinin toplumsal yansımalarıdır.
---
[color=]Kişisel Bir Bakış: İnanç, Empati ve Eylem[/color]
Bir eğitim gönüllüsü olarak çalıştığım bir köy okulunda, kız öğrencilerin “okumak istiyorum ama ailem izin vermiyor” cümlesiyle sıkça karşılaşmıştım.
O an, En’am 160’ın yalnızca ilahi bir vaat olmadığını fark ettim; o, insanların çabasını fark eden bir adalet anlayışıydı.
Bir iyiliğin on katla ödüllendirilmesi, bu çocukların direncinde, öğretmenlerin sabrında, erkeklerin farkındalıkla dinlemeye başlamasında hayat buluyordu.
Bu yüzden toplumsal eşitlik mücadelesi, yalnızca insan eliyle yapılan bir reform değil; ayetin ruhuna uygun bir ahlaki zorunluluktur.
---
[color=]Tartışma İçin Sorular[/color]
- Sizce ilahi adalet kavramı, günümüz toplumsal adalet mücadelelerinde ne kadar etkili olabilir?
- Kadınların görünmeyen emeği nasıl daha görünür hale getirilebilir?
- Erkeklerin toplumsal dönüşümdeki rolü cezalandırma değil, nasıl bir dayanışma biçimi olabilir?
- “Kimseye haksızlık edilmez” ilkesi, sınıf temelli eşitsizliklere karşı hangi politikalarla somutlaşabilir?
---
[color=]Sonuç: Ayetin Çağrısı – Herkese Hakkını Vermek[/color]
En’am Suresi 160. ayet, yalnızca bireysel ahlaka değil, kolektif vicdana da seslenir.
Toplumsal cinsiyet, ırk ve sınıf farklarını aşmak, adaletin yalnızca mahkeme salonlarında değil; evde, okulda, iş yerinde, sokakta da yaşamasını gerektirir.
Adalet, bir “mükafat sistemi” değil, insan onuruna saygının ölçüsüdür.
Bu ayet, bize sadece “iyilik yap” demez; “iyiliği herkes için mümkün kıl” der. Ve belki de gerçek eşitlik, bu çağrıya kulak vermekle başlar.
Kaynaklar:
- Kur’an-ı Kerim, En’am Suresi, 160. Ayet
- World Economic Forum, Global Gender Gap Report 2024
- Pew Research Center, Race and Sentencing Disparities in the U.S., 2023
- Pierre Bourdieu, The Forms of Capital, 1986
- UN Women, HeForShe Impact Report, 2023