Vefa Lisesi kaç puan ?

Heyecanli

New member
Vefa Lisesi'ne Adım Atarken: Bir Hayalin Peşinden Koşanlar

Bir zamanlar, 12 yaşındaki bir çocuk vardı. Adı Ali. İçinde büyük bir umut, kafasında bir sürü soru, kalbinde ise minik bir korku vardı. Vefa Lisesi, İstanbul’un köklü okullarından biriydi ve orada okumak, onun için bir hayaldi. Ali, hayalini gerçekleştirebilmek için her gün çalışıyor, derslerine daha fazla zaman ayırıyor ve geleceği için bir adım daha atmak istiyordu. Ancak bir sorusu vardı; Vefa Lisesi'ne girebilmek için kaç puan almak gerekirdi?

Hikâyenin Başlangıcı: Umut ve Kaygı Arasında

Ali, sabahları okula gitmek için erkenden uyanırken, akşamları yatmadan önce test çözerek yeteneklerini geliştiriyordu. Hayalini kurduğu okula bir adım daha yaklaşmak için sürekli olarak ders çalışıyor, ama bir türlü ne kadar puan alması gerektiğini kestiremiyordu. Okulda en yakın arkadaşı Ahmet ona cesaret veriyor, “Yaparsın Ali, senin içinde bir güç var,” diyordu. Ama Ali’nin içinde bir kaygı vardı. Bu kaygı, daha önce hiç yaşamadığı bir belirsizliğin kaygısıydı. Vefa Lisesi’ne girebilmek için ne kadar puan almak gerekirdi?

Ahmet, çözüm odaklıydı. Her zaman stratejik düşünür, bir hedefe ulaşmak için adımlarını net bir şekilde atardı. “Vefa Lisesi’ne girebilmek için 480 puan almak gerekebilir,” diyordu. “Evet, hedef belirlemek önemli. Ama unutma, bu sadece bir sayı. Senin yeteneğin ve çabaların senin gerçek gücün.” Ahmet, her şeyin bir plan dahilinde yapılması gerektiğini söylerdi. Ancak Ali’nin içindeki o kaygıyı ne kadar anlamıştı, o bilinmezdi.

Ali, Ahmet’in söylediklerini dinlerken bir yandan da öğretmeniyle olan konuşmalarını hatırlıyordu. Öğretmeni ona hep “Başarı, sadece sınavdan alınan puandan ibaret değil,” demişti. Ali, Vefa Lisesinin kapılarını aralayabilmek için gereken puanı almak kadar, okulda başarılı olmanın da sadece bir sayıdan ibaret olmadığını fark ediyordu. Ama bir şeyler eksikti.

Bir Kadın Bakış Açısı: Duygusal Bir Yolculuk

O gün okuldan sonra, Ali’nin annesi, Ayşe Hanım’la konuşmak için çağırdı. Ayşe Hanım, daima empatik ve insan odaklı bir kadındı. Kızının her sınav dönemi geldiğinde, içsel gücünü bulmasına yardımcı olurdu. Ancak bu sefer, oğlunun içinde bir kaygı olduğunu fark etmişti. Ali’yi biraz daha yakından gözlemledi.

“Ali, neden bu kadar endişelisin?” diye sordu annesi, sesinde sevgi ve merak vardı. “Vefa Lisesi’ne girebilmek için 480 puan mı almalıyım?” diye sormadan önce, annesinin gözlerinde o derin empatiyi gördü. Annesi, oğlunun kaygısını fark etmişti ve ona bunu aşabilmesi için nasıl bir yol izleyebileceğini göstermek istiyordu.

Ayşe Hanım, gülümsedi ve Ali’ye, “Hayatın sadece bir sınavdan ibaret olmadığını unutma. Vefa Lisesi'ne kabul edilmek için sadece puanlar değil, ne kadar değerli bir insan olduğun da önemli,” dedi. “Bazen bir hedefe ulaşırken, duygusal dengeyi kurmak, bu süreçten daha büyük bir başarıdır. Duygularını iyi yönetebilmen, hem sınavı hem de hayatı kazanman için bir anahtar olabilir.”

Ali, annesinin bu sözleriyle sarsıldı. Şimdi, sadece sınavın sonuçlarını değil, bu yolda karşılaştığı duygusal yükleri de taşıması gerektiğini anlamıştı. Başarıyı sadece sayısal sonuçlarla ölçmek yerine, tüm yolculuğun kendisini anlamaya çalışarak, daha büyük bir farkındalık geliştirmesi gerektiğini düşündü.

Bir Hedefin Peşinden Koşarken: Gerçek Değer ve Duygusal Zorluklar

Ali, sonunda annesinin dediğini yaparak sınavına odaklandı, ama aynı zamanda duygusal olarak da dengede kalmaya çalıştı. Vefa Lisesine girebilmek için o kadar fazla ders çalıştı ki, kaygısı yerini azimle doldurdu. Artık yalnızca puanlara değil, bu süreçte yaşadığı duygusal serüvene de önem veriyordu. Sınav günü geldiğinde, sabah kahvaltısında annesinin “Senin en büyük başarın, kendin olman” sözleri kulağında çınlıyordu.

Sonuçlar açıklandığında, Ali’nin aldığı puan tam olarak hedeflediği 480 puanın biraz altında çıkmıştı. Ama bir şey fark etti: Vefa Lisesi’ne kabul edilmemişti, ancak hayatın gerçek anlamının sadece puanlarla ölçülmediğini öğrendiği bir yolculuk yaşamıştı. Arkadaşlarıyla ve ailesiyle paylaştığı bu duygusal deneyim, onu başka bir seviyeye taşımıştı. “Hayat bir sınavdan ibaret değil” diyerek, başlamak için gereken cesareti bulmuştu.

Siz Ne Düşünüyorsunuz?

Hikâyemizi okuduktan sonra, siz de benzer duygular yaşadınız mı? Vefa Lisesi gibi prestijli okulların kabul sınavları sadece puanlardan mı ibaret? Yoksa bu süreçteki duygusal yolculuk, kişisel gelişim ve başarıyı daha fazla etkiliyor mu?

Hikâyenin her bir ayrıntısına, sınav stresi ve kaygısının ardındaki duygusal süreçlere dair düşüncelerinizi merak ediyorum. Sizce, başarıyı yalnızca sayısal sonuçlar mı belirler, yoksa içsel bir denge mi? Yorumlarınızla tartışmaya katılın, hep birlikte daha derinlere inelim!
 
Üst