En yoksul ülke hangisidir ?

yilmazbas

Global Mod
Global Mod
En Yoksul Ülke: Kalplerin Sınırında Bir Hikâye

Bir gün, bir çocuğun sesiyle uyandım. Uzak bir köyde, sabahın ilk ışıklarıyla yankılanan o ses, rüzgârın arasında kaybolup gidiyordu. O çocuk, belki de dünyanın en yoksul ülkesindendi. Ama garip olan şu ki, yüzünde öyle bir umut vardı ki; yoksulluk kelimesi anlamını yitiriyordu. O an düşündüm: “En yoksul ülke gerçekten neresi?” Haritalarda mı aramalıyız, yoksa kalbimizin haritasında mı?

---

Bir Çocuğun Hikâyesi: Amadou’nun Ülkesi

Amadou, Afrika’nın batısında, Sahra Çölü’nün kenarındaki küçük bir ülkede doğmuştu. Toprak çatlamış, gökyüzü suskun, insanlar yorgundu. Ülkenin adı Sierra Leone’ydi; ama hikâye yalnızca orada geçmiyordu. Çünkü bu hikâye, yoksulluğun coğrafyası olmadığına inanan herkesin hikâyesiydi.

Amadou’nun babası Musa, eski bir öğretmendi. Elinde artık ne kitap kalmıştı ne de tebeşir; ama hâlâ her sabah köyün çocuklarını toplayıp onlara hikâyeler anlatıyordu. Anlatırken gözleri ışıldardı. “Bilgi,” derdi, “bir ülkenin gerçek zenginliğidir.”

Annesi Mariama ise, köyün kadınlarıyla birlikte her akşam su taşır, çocuklara yemek yapar, yaşlılara yardım ederdi. O, yoksulluğun ortasında bile dayanışmanın dilini biliyordu. Kadınların bir araya geldiği o küçük meydan, adeta hayatın yeniden kurulduğu bir alandı.

---

Strateji ve Şefkat: İki Yol, Tek Amaç

Musa’nın dünyaya bakışı stratejikti. “Bir çözüm bulmalıyız,” derdi. “Kuyu kurutuluyorsa, başka bir kaynak bulacağız. Açsak, tohum ekeceğiz. Bilmezsek, öğreneceğiz.”

O, yoksulluğu bir kader değil, çözülmesi gereken bir denklem olarak görüyordu. Erkeklerin bu çözüm odaklı hali, çoğu zaman onları hayatta tutuyordu. Ancak bazen, duyguların yerini hesaplamalar aldığında, insanın içindeki sıcaklık eksiliyordu.

Mariama ise bambaşka bir güç taşırdı. O, insanı insan yapan o derin empatiyle yaşardı. Komşusunun çocuğu ağladığında kendi yemeğini paylaşır, yaşlı bir kadının su kovasını taşımak için ellerini çatlatmaktan çekinmezdi.

Onun yaklaşımı çözüm değil, bağ kurma üzerineydi. Kadınların yoksullukla mücadelesi genellikle sessizdir; ama o sessizlik, bir halkın direncini taşır. Mariama’nın şefkati, Musa’nın stratejisini tamamlıyordu. Böylece iki farklı yol, aynı umuda çıkıyordu.

---

En Yoksul Ülke Neresi?

Bir gün, Amadou babasına sordu:

> “Baba, bizim ülkemiz neden bu kadar yoksul?”

> Musa derin bir nefes aldı.

> “Yoksulluk, sadece açlık değildir oğlum. Bazen bilgi eksikliğidir, bazen umut eksikliği. Bazen de başkasının acısını hissetmemektir.”

Bu söz, Amadou’nun hafızasına kazındı.

Yıllar sonra gazeteci olduğunda, dünyanın dört bir yanını gezdi. Somali’de kıtlığı, Haiti’de depremin yıkıntılarını, Afganistan’da savaşın izlerini gördü. Her yerde farklı bir yoksulluk vardı; ama bir şey değişmiyordu: insanların dayanışma isteği.

Birleşmiş Milletler raporlarına göre, kişi başına düşen gelir açısından en yoksul ülkeler arasında Burundi, Güney Sudan, Malawi ve Orta Afrika Cumhuriyeti öne çıkıyor. Ancak Amadou’nun gördüğü manzara bu istatistiklerin ötesindeydi. Çünkü bazı ülkeler maddi olarak yoksul olabilir, ama insanlık açısından zengindi.

(Bkz: World Bank Data, “GDP per capita rankings, 2024”)

---

Bir Köyde Başlayan Evrensel Ders

Bir akşam köy meydanında büyük bir toplantı yapıldı. Kuraklık artmış, ekinler bitmişti. Erkekler planlar yapıyor, kadınlar su yollarını tartışıyordu.

Musa bir harita açtı, “Yeni bir kuyu açabiliriz,” dedi.

Mariama, “Ama önce insanların umudunu tazelememiz gerek,” diye karşılık verdi.

O an, iki farklı düşünce biçimi çarpıştı ama birbirini yok etmedi; aksine güçlendirdi.

Kadınlar, köydeki her evi ziyaret edip insanların ihtiyaçlarını listeledi. Erkekler, su kaynağını bulmak için kilometrelerce yürüdü.

Bir hafta sonra, köyün ortasında yeni bir kuyu açıldı. Su, güneşin altında parladığında, herkesin gözünde aynı şey belirdi: umut.

---

Yoksulluğun Görünmeyen Yüzü

Yoksulluk sadece para ya da kaynak eksikliği değildir. Bazen adalet, eşitlik, eğitim eksikliğidir.

Modern dünyada bile bazı ülkeler teknolojide ilerlerken, ruhen fakirleşmektedir.

Amadou, Avrupa’ya gittiğinde bunu fark etti. Caddeler ışıl ışıldı ama insanlar birbirine yabancıydı.

> “Belki de en yoksul ülke, birbirine dokunmayı unutan ülkedir,” diye düşündü.

Bu cümle, forumlarda sıkça tartışılabilecek kadar derin bir sorudur:

> “Gerçek yoksulluk cebimizde mi, kalbimizde mi?”

---

Toplumsal ve Tarihsel Bir Bakış

Tarih boyunca yoksulluk, sadece ekonomik değil, politik bir sonuç olmuştur. Kolonyalizm, savaşlar, küresel eşitsizlikler…

Afrika’nın birçok bölgesi, kaynak bakımından zengin olmasına rağmen, dış müdahaleler ve iç çatışmalar yüzünden kalkınamamıştır.

Sierra Leone örneğinde olduğu gibi, elmas zengini bir ülke bile halkının temel ihtiyaçlarını karşılayamamaktadır.

Bu durum, yoksulluğun nedenini “kader”den çıkarıp “sistem”e taşır.

Amadou’nun hikâyesi, tam da bu farkındalığı yaratmak içindir:

> “Bir ülke, kaynaklarını değil, insanını ihmal ettiğinde yoksullaşır.”

---

Sonuç: Yoksulluğun Gerçek Tanımı

Amadou yıllar sonra köyüne döndü. Babası yaşlanmış, annesi ellerinde su testisiyle hâlâ köyde dolaşıyordu. Yeni kuyu hâlâ akıyordu.

Bir çocuk yanına gelip sordu:

> “Sen dünyayı gezdin, söyle bana, en yoksul ülke hangisi?”

> Amadou gülümsedi:

> “İnsanların birbirini unuttuğu ülke, en yoksul olandır.”

O anda köyün çocukları kahkaha attı, kadınlar yemek pişirdi, erkekler gölgeye oturdu. Belki hâlâ paraları yoktu, ama birbirlerine sahiptiler.

Ve belki de zenginlik dediğimiz şey, tam olarak buydu:

Birlikte var olabilme zenginliği.

---

Bu hikâye bize şunu hatırlatır:

> “Yoksulluk, sadece aç kalmak değil; birbirimizin acısını unutmaktır.”

> Peki biz, kendi ülkemizde, kendi hayatlarımızda hangi yoksulluğu yaşıyoruz?
 
Üst